Paralimpikte Türkiye’nin ilk olimpiyat madalyalı sporcusu Korhan Yamaç, elde ettiği başarılar hakkında açıklamalarda bulundu.
Milli sporcu Korhan Yamaç, hem paralimpik genelinde hem de atıcılıkta elde ettiği başarıdan dolayı cumhuriyetin “engel tanımayan” sporcularından biri olarak tarihe geçmenin gururunu yaşıyor.
Anadolu Ajansı’nın Cumhuriyet’in 100. yıl dönümü dolayısıyla hazırladığı “spor” temalı dosya haberler kapsamında bu haberde, paralimpik branşlarında Türkiye’ye ilk olimpiyat madalyasını kazandıran sporcu Korhan Yamaç’la yapılan röportaj yer aldı.
Milli para atıcı Korhan Yamaç, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yılı dolayısıyla elde ettikleri başarıları AA muhabirlerine değerlendirdi.
Korhan Yamaç, atıcılık sporuna 1985 yılında başladığını belirterek, her sporcu gibi kendisine olimpiyat madalyası hedefi koyduğunu söyledi.
Bunun için yıllarca disiplinli ve özverili bir şekilde çalıştığını anlatan Yamaç, “Sporculuğumu askerlik mesleğim müsaade ettiği ölçüde yapmaya çalıştım. Bir operasyon esnasında yaralanıp gazi olduktan sonra hastanedeyken geleceğimle ilgili çok düşünme fırsatım oldu. Görev yaptığım zamanlarda birçok arkadaşım şehit ya da gazi olmuştu. Aktif göreve devam edemeyeceğim için bütün gücümü atış antrenmanlarına verdim. Böylece 2004 yılında Yunanistan’da düzenlenen Atina Paralimpik Oyunları’nda ülkemize ilk madalyayı kazandırmış oldum.” diye konuştu.
“Madalya kazandığımda büyük bir duygu patlaması yaşamıştım”
Atina’da kazandığı madalyayı şehit ve gazi olan arkadaşları için de aldığını aktaran Yamaç, “Madalya kazandığımda büyük bir duygu patlaması yaşamıştım. Gözlerimin önünden, atışa ilk başladığım zamandan o ana kadar geçen sıkıntılı, zahmetli ve acı dolu günlerim geçti. Güneydoğu gazisi bir subay olarak şehit ve gazi olan arkadaşlarım için de kazanmıştım aslında bu madalyayı. Bayrağımız mağrur bir şekilde dalgalanırken, İstiklal Marşı’mızı bu duygular içinde selamlamıştım.” ifadelerini kullandı.
Korhan Yamaç, 1993 yılında Kara Harp Okulu’ndan teğmen olarak mezun olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“10 metre havalı tabanca, 25 metre spor tabanca ve 50 metre serbest tabanca dallarında yarışmaktayım. 30 defa Türkiye şampiyonu oldum ve 11 Türkiye rekorum var. Uluslararası yarışmalarda ülkeme 56 madalya kazandırdım. 1993 yılında Kara Harp Okulu’ndan teğmen olarak mezun olmuştum. 1995’te operasyon esnasında mayına basma sonucu sağ ayağımı kaybettim. Görevime devam ettiğim ilerleyen yıllarda 2002 yılında Başkent Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı (MBA) yaptım. 2002 yılından itibaren bedensel engelliler atıcılık yarışmalarına katılmaya başladım. Mart 2004 yılında OHAL gazisi olarak kendi isteğim ile emekli oldum. 2004 yılında yapılan Atina Paralimpik Oyunları’nda 50 metre serbest tabanca dalında 3’üncülük, 25 metre spor tabanca dalında finalde dünya ve paralimpik rekoru kırarak birincillik elde ettim. Paralimpik oyunlarında madalya kazanan ilk Türk sporcusu oldum. 2012 Londra Paralimpik Oyunları’nda 10 metre tabanca dalında 2’ncilik elde ettim. Torino 2006 Kış Olimpiyatları için meşale taşıyıcı olarak görev aldım. 2007 yılında 1. Karadeniz Oyunları’nda açılış meşalesini taşıdım.”
“Bizlere bu ülkeyi armağan eden atalarımıza şükran borçluyuz”
Milli atıcı Korhan Yamaç, kendisi için anlam ve öneminin çok büyük olduğunu belirtttiği Cumhuriyet’in 100. yılını kutladı.
Türk Milleti’nin tabiatına ve geleneklerine en uygun yönetimin cumhuriyet olduğuna dikkati çeken Yamaç, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; Türk Milletinin tabiatına ve geleneklerine en uygun yönetim, Cumhuriyet yönetimidir. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bizlere bu ülkeyi armağan eden atalarımıza şükran borçluyuz. Adaletin, medeniyetin, eşitliğin simgesi olan Cumhuriyet’imizin her daim koruyucusu olacağız. Kazandığım madalyaları başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, şehitlerimiz ile gazilerimize, mesleği ne olursa olsun, işini düzgün ve başarılı şekilde fedakarca yapan herkese armağan ediyorum.” şeklinde konuştu.
“Bana azimli ve disiplinli olmayı babam öğretti”
Yamaç, atıcılık sporuna dair birçok şeyi babası merhum Albay Nevzat Yamaç’tan öğrendiğini belirtti.
Babasının Atıcılık ve Avcılık Federasyonunda 25 sene asbaşkanlık yaptığını aktaran Yamaç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Babam, hem Trabzonlu hem de asker olmasından dolayı silaha ilgisi vardı. 2002 yılında engelli atıcılık branşını beraber kurduk. Türkiye’de atıcılık sporuna hem sporcu hem antrenör hem de yönetici olarak büyük katkıları oldu. Annem ve kız kardeşim de atıcılık sporcusuydu. 1989 yılından itibaren sadece ben sporcu olarak devam ettim. 13 yaşında atışa başladığımda babam bize nasıl profesyonel olacağımızı adım adım işledi. Her antrenmanımı ve her müsabakamı defterime detaylı şekilde yazdırırdı. Antrenmanlarımız oldukça ağır geçerdi. Örneğin, yaz sıcağında herkes havuzda eğlenirken ben günde 4 saat antrenman yapardım. Bana azimli, disiplinli olmayı, bir hedef belirleyip ona planlı bir şekilde ilerlemeyi, ne zorluk olursa olsun vazgeçmemeyi babam öğretti. Empati kurmayı, şefkati, sevgiyi ve sabrı da annemden öğrendim. Başlarda bana önemsiz gelen defter tutmanın avantajını yıllar sonra fark ettim. Çünkü her hava koşulunda nasıl atış yapacağımı ve ne sonuç elde edileceğiyle ilgili elimde detaylı bir veri olmuştu. 2005 Avrupa Şampiyonası’nda 50 metre tabanca yarışmasında hava fırtınalı ve sağanak yağışlıydı. En büyük rakiplerim de dahil ben de bu havada nasıl atış yapacağımı düşünürken, defterimi açıp taktiğimi belirlemiştim. O yarışmada en yüksek skorumu atarak Avrupa şampiyonu olmuştum.”
“Uluslararası yarışmalarda ülkeme 56 madalya kazandırdım”
Korhan Yamaç, elde ettiği başarıların çok sayıda engelli gence moral olduğunu, bunun da kendisini mutlu ettiğini anlattı.
Türk sporunun son yıllardaki gelişiminin iyi düzeyde olduğunu anlatan Yamaç, “Ülkemiz özellikle son yıllarda spora verdiği önem dolayısıyla ciddi ölçüde başarıda artış oldu. 38 yıldır profesyonel olarak sporculuk ve antrenörlük yapan bir kişi olarak temelde birkaç konuya değinmek istiyorum. Öncelikle bu kadar uzun süre yüksek performans sporcusu olabilmek hiç kolay değil. Fiziksel ve zihinsel olarak bu baskıyı kaldırabilmek için gerçekten yaptığınız işi çok sevmeniz gerekiyor. Ailenizden, sevdiklerinizden, zevklerinizden, sosyal hayatınızdan fedakarlık yapmanız gerekiyor. En son yarışmada benim yaş grubumda kimse kalmamıştı ve bana en yakın rakibim 15 yaş küçüktü. Uluslararası yarışmalarda ülkeme, takım dereceleri hariç ferdi olarak 56 madalya kazandırdım. Benim en büyük motivasyon kaynağım, bayrağımızın birincilik kürsüsünde dalgalanmasıdır.” ifadelerini kullandı.
“Sporda başarı için fedakarlık yapmak şart”
Olimpik seviyede başarı sağlayabilmek için 3 ana faktör kabul edilen; teknik, fiziksel ve mental anlamda iyi olmak gerektiğine dikkati çeken Yamaç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sporda başarı için fedakarlık yapmak şart. Beslenmeden uyku düzenine, antrenman yoğunluğundan kişisel zaman fedakarlığına kadar birçok konuda dikkatli, planlı ve disiplinli olmak zorundasınız. Hedef müsabakadan 1 yıl önce planlama yapılmalı, bu 3 faktör safhalar halinde geliştirilmelidir. Antrenörlerimizin sporcularını yetiştirirken bu faktörleri iyi analiz edebiliyor olması çok önemlidir. Sporcu, antrenör ekseninde ama destek ekibiyle koordineli bir şekilde planlamayı ve uygulamayı yaptırmalıdır. Beslenme uzmanından spor psikoloğuna, fizyoterapistinden spor bilim insanına kadar bir strateji oluşturulmalı, ülkemizde eksikliğini en fazla hissettiğimiz veri ve akademik çalışmalar arttırılmalıdır. Branş için uygun sporcuyu seçme metodu, antrenman süreciyle ilgili araştırma ve yayınların sayısının çoğalması, uzman sayısının arttırılması gerekmektedir. Futbol ve basketbol ile ilgili birçok akademik çalışma, yayın varken, amatör spor branşları için aynı durum söz konusu değil. Olimpik başarı elde etmiş tecrübeli sporcular incelenmeli ve bu çalışmalar için danışman olarak kullanılmalıdır. 1970-1980’li yıllarda dünya üzerindeki en başarılı atıcılar Rus sporculardı. 1970’li yıllarda Moskova’da olimpik spor tesisini gezen bir gazeteci abimiz bana gördüklerini anlatmıştı. Atış yapan profesyonel sporcu sadece şort ile tabanca atışını yapıyor. Üzerinde bağlantı kabloları, ayağının altında denge tahtası var. Arkasında antrenörü, fizyoterapisti, psikoloğu ve spor hekimi var. Antrenman süresince her mermide inceleyip verileri topluyorlar ve ona göre maksimum skoru nasıl elde edeceğini ölçüyorlar. Rahmetli babamın 1985 yılında bana zorla tutturduğu atış defteri de aslında bunun içindi. Çünkü o yıllarda bu işleri yapacak uzmanlarımız yoktu. Yapılacak bilimsel araştırmalar ile spor dalları için elimizde hem teknik hem fiziksel hem de mental veriler olacağından, herhangi bir şekilde antrenör veya spor yönetiminde bir değişiklik olsa bile işin yapılma stratejisi hep var olacaktır.”
Kaynak: Sporx’e Teşekkür Ederiz…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)