Güncel Haberler

Araştırmalar Türkiye’de subaylığın geçmişten beri yüksek gelirli ailelerin çocuklarınca tercih edilmediğini gösteriyor

Batı ülkelerinde geçtiğimiz yüzyıllarda aristokratların da ilgi gösterdiği subaylık mesleği Türkiye’de oldum olası daha çok orta ve alt gelir gruplara mensup aile çocuklarının tercihi oldu. Eski askerler bunun nedenlerini anlattı.

Araştırmalar Türkiye’de subaylığın geçmişten beri yüksek gelirli ailelerin çocuklarınca tercih edilmediğini gösteriyor

Ali Kemal ERDEM

Pençe Kilit Operasyonu kapsamında geçtiğimiz günlerde PKK saldırılarında şehit düşen 12 askerin cenaze törenlerinde dikkat çeken noktalardan biri de genellikle dar gelirli ailelere mensup olmalarıydı.

Kiminin ailelerinin yaşadığı evlerin imkansızlıktan kaynaklı olarak yeterince bakımlı olmaması görenleri hüzünlendirdi buna dair yorumlar yapıldı.

Aslında bu durum geçmişte de pek farklı değildi.

Osmanlı’nın son dönemlerinde söylenen “Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir” sözü dillerden dile bugüne kadar gelmiştir.

Peki askerler arasındaki bu durum ordudaki subay kadroları arasında nasıl? Subaylar, emirlerindeki askerlere göre daha varlıklı ailelerden mi geliyor?

KIŞLALI’NIN ÇALIŞMASINDA SUBAY ÖĞRENCİLERİN YARISINA YAKINI MEMUR ÇOCUĞUYDU

Bu konuda önemli bilgiler veren iki çalışmadan biri 1999 yılında suikast sonucu yaşamını yitiren akademisyen gazeteci Ahmet Taner Kışlalı’nın 1971 yılında yayınlanan “Türk Ordusu Toplumsal Kökeni Üzerinde Bir Araştırma” adlı çalışması ile gazeteci Mehmet Ali Birand’ın 1986 yılında Milliyet Yayınları’ndan çıkan “Emret Komutanım” adlı kitabı.

Kışlalı’nın 1971 yılındaki çalışması Harp Akademisi’nde okuyan subay adayı öğrencilerle yapılan bir anketi içeriyordu. Askerliğin toplum içinde halen çok popüler bir meslek kabul edildiği günlerde yapılan bu ankete göre öğrencilerin baba meslekleri şu şekilde sıralandı:

Subay – astsubay: 11,7
Memur: 34,7
Tüccar – sanayici- müteahhit: 7,9
İşçi: 5
Küçük esnaf- sanatkar: 13,3
Çiftçi: 14,2
Gelir sahibi serbest meslek: 12,9

1971’DE BİLE TÜCCAR-SANAYİCİ-MÜTEAHHİT ÇOCUKLARI SADECE %7.39’DU
Konuyu PD için değerlendiren akademik çalışmalar da yapan ancak halen aktif görevde olduğu için adını veremediğimiz bir Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu şu tespitte bulundu:
“Burada subay ve memur kesimlerini ‘bürokrat’ başlığı altında birleştirdiğimizde, ortaya çıkan oran % 46.39’dur. Demek ki günümüzde Türk Ordusunun subay kadrolarının yarıya yakınının bürokrat kökenli olduğunu söyleyebiliriz. Üst gelir grubunda bulunması olasılığı diğerlerine göre daha yüksek olan ‘tüccar – sanayici – müteahhit’ kökenlilerin oranı ise sadece % 7.39;dur. Bu ilk sayılar, subayların daha çok orta ve dar gelirli ailelerden geldiği varsayımını doğrulamaktadır.”

BİRAND’IN ÇALIŞMASINA GÖRE ÇOĞU ESNAF VE MEMUR ÇOCUĞU
Gazeteci Mehmet Ali Birand’ın 1981-1986 arasındaki beş yılın ortalamasına göre yer verdiği 1986 tarihli kitabında da durumun Kışlalı’nın 1971’deki araştırmasına göre değişmediği görüldü. Araştırmadaki bilgilere göre subay öğrencilerinin ailelerinin meslek durumları şöyleydi:

Serbest meslek (genelde esnaf): % 30-40 arası
Devlet memuru (faal-emekli): % 20-30 »
İşçi-Çiftçi: % 15-20
Subay-Astsubay kökenli (faal-emekli) % 8-11
Avukat-Doktor % 2-4

“TÜRK SUBAYI ARİSTOKRAT AİLELERDEN GELMİYOR”
Subay adayı öğrencilerle ilgili yapılan bir başka çalışmaya dair bilgi de Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Ordusu ve Millî Savunma adlı kitabı bu yıl içerisinde Vakıfbank Kültür Yayınları’ndan çıkan Emekli Öğretmen Kıdemli Albay olan, halen akademisyen kimliği ile 29 Mayıs Üniversitesi ile Milli Savunma Üniversitesi’nde dersler veren tarihçi Dr.Öğretim Üyesi Zekeriya Türkmen’e ait.


Türkmen’in editörlüğünde hazırlanan kitapta, modern anlamda subaylık mesleğinin doğduğu 18’inci yüzyılın sonlarından itibaren Prusya, Fransa gibi ülkelerde aristokrat yani asil ailelerden gelenlerin çocukları bu kadroları ciddi şekilde doldurduğu, aristokrasiden gelenlerle ile halk içinden gelen subaylar arasında bir güç mücadelesinin yaşandığı ifade edilmektedir.

Türkmen, Türkiye’de ise Avrupa benzeri bir aristokrasinin bulunmaması nedeniyle böyle bir sorun yaşanmadığını kaydederek, “Her dönemde subay, alt ve orta gelir tabakasına mensup çiftçi, işçi ve memur çocuklarıdır. Mesela 1989 yılına ait bir istatistikte askeri lise öğrencilerinin baba meslekleri şu şekildedir. Asker çocukları yüzde 6 (subay çocuğu yüzde 1, astsubay çocuğu yüzde 5), memur/emekli memur yüzde 32, işçi/emekli işçi yüzde 29, esnaf yüzde 4,5, çiftçi yüzde 6 ve serbest meslek yüzde 13 oranındadır. Üst gelir grubundan hiçbir ailenin çocuğu yoktur. Osmanlı dönemi ve Cumhuriyetin daha erken dönemlerinde de benzer bir manzara görülmektedir” dedi.

PAŞAZADE ÇOCUKLARI İÇİN ÖZEL SINIFLAR OLUŞTURULDU

Konuyla ilgili olarak Türkmen’i aradık.

PD’ye konuşan Türkmen, sözlerine önce “Türk subayı, aristokrat değil halkın içinden çıkmış Türk çocuğudur” diyerek bunun nedenlerini anlatmaya başladı.

Türkmen, Türk subaylarının orta ve dar gelirli ailelerin çocukları olmasının dünden bugüne değişmediğini hatta Osmanlı devrinden beri durumun aynı şekilde olup yakın geçmişten pek de farklı olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Sultan II. Mahmut, modern orduyu kurduğunda diyor ki hanedana yakın ailelerin ve paşazadelerin çocukları da Harbiye Mektebine alınsın. Hatta Sultan Abdülmecit, Abdülaziz ve II. Abdülhamit devirlerinde hanedan mensubu çoçuklar ile paşazade çocukları için Askeri İdadiler ve Harbiyede özel sınıflar oluşturulur. Tıpkı Avrupa’da aristokrat çocukların subay olması gibi. Onlara ayrıcalık tanınır. Okurken rütbe alırlar, mezun olunca doğrudan yüzbaşı olurlar. Halktan gelen çocuklara göre daha eğitimli oldukları için daha erken terfi edilebiliyorlardı.”

CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDAKİ ÇABA SONUÇ VERMEDİ
Dr.Türkmen, cumhuriyetin ilk yıllarında da önde gelen devlet adamlarının çocuklarının da Harbiye’ye verilerek herkesin bu okullarda bir araya gelmesinin amaçlandığını ancak ilerleyen süreçlerde mesleğin zor şartlarından, fedakarlık gerektirmesi ve özlük haklarının pek iyi olmaması, maaşların özellikle düşük olması nedeniyle daha çok yoksul ve orta gelirli ailelerin çocuklarının seçtiği bir mesleğe dönüştüğünü bu durumun bugüne kadar da sürdüğünü belirtti.

ÇEKİRDEK AİLEDE ÇOCUK SAYISININ AZ OLMASI DA TEHLİKELİ DİYE SUBAYLIĞA MESAFE KOYUYOR
Konuyla ilgili sorumuzu yanıtlayan ancak görevde olması nedeniyle adını veremediğimiz TSK mensubu da Türkmen’in kitabında yer alan 1989 yılına ait verilerle günümüzdeki durum arasında bir değişimin olmadığını belirterek şöyle konuştu:

“Aynı durum devam ediyor. Günümüzde de alt-orta gelir grubu ağırlıklı. Zaten doğum oranının düşmesi yani çekirdek ailede çocuk sayısının az olması ve subaylığın tehlikeli bir meslek olarak görülmesi subayların toplumsal kökeninde bir değişiklik beklentisini boşa düşürüyor”

“ÜST GELİR GRUBUNUN SUBAYLIĞI SEÇMESİNİ SAĞLAYACAK BİR NEDEN YOK”
Kişi başı gelirin artmasının da benzer bir etki yaptığını kaydeden TSK mensubu, “Bugünlerde krizde olduğumuz için bu konu pek anlaşılmıyor ama 1990’larda 2-3 bin dolarlık kişi başı milli gelir olduğu göz önünde bulundurulduğunda bugünkü durumda en kötü şartlarda bile üst gelir grubunun subaylığı seçmesini sağlayacak bir neden yok. Çünkü onların zenginleşme oranı diğer tabakalara göre daha yüksek. Dolayısıyla subay kaynağı olan toplumsal tabakanın – alt-orta grup değişmesini beklemiyorum” diyerek sözlerini bitirdi.

SAVAŞÇI SUBAY GELENEĞİ SÜRÜYOR. TÜRK SUBAYI HEP EN ÖNDE
Bu arada Türkmen’in editörlüğünü yaptığı kitabında bu konudan bağımsız olarak ilginç bir bilgi daha var.
Günümüzde terörle mücadele operasyonlarında yüksek sayıda subay şehit verilmesinin de Türk subaylarının Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi savaşçı niteliklerinin kaybolmadığını gösterdiğini belirterek buna dair şu verileri paylaştı:
“1984– 2012 arasında 411 subay, 375 astsubay, 585 uzman jandarma/uzman erbaş ve 4.798 erbaş/er olmak üzere toplam 6.169 personel şehit olmuş, 256 subay, 263 astsubay, 401 uzman jandarma/uzman erbaş, 3.088 erbaş/er olmak üzere toplam 4.008 personel gazi olmuştur. Normal şartlarda subay şehit sayısının çok daha düşük olması beklenirdi. Bu noktada subayların ön saflarda olmaları nedeniyle organize şiddeti sadece yönetmediği ama aynı zamanda fiilen savaştığı ortaya çıkar. Birçok subay astlarını peşinden sürüklemek, kendisine emanet edilen Mehmetçiğin vicdani yükünü kaldırabilmek için standart subay rolünün dışına çıkabilmekte ve ateş hattında bulunmaktan çekinmemektedir.”

Türkmen sözlerini son olarak “Türk subayı dün olduğu gibi bugün de ülke savunması söz konusu olduğunda en ön safta yer alarak en büyük sorumluluğu üstlenmekten çekinmemiştir. Yurt içinde ülke güvenliği, yurt dışında barışı koruma-kollama operasyonlarında sergilediği tutumla örnek olmaya devam etmektedir” diyerek tamamladı.

patronlardunyasi.com

Kaynak: https://www.patronlardunyasi.com/ ‘a Teşekkür ederiz

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL